Küreselleşme olgusunun yaşandığı günümüz dünyasında hiç bir ülke tek başına hareket edemez. Özellikle çifte vergilendirmenin veya hiç vergilendirmemenin söz konusu olduğu tüketim vergileri üzerinde devletler arası mutlak bir uzlaşının sağlanması gerekmektedir. KDV, Avrupa Birliği’nde uygulanan bir tüketim vergisidir. Avrupa Birliği ülkeleri e-ticaret üzerinden KDV hususunda eşgüdümlü hareket etmek suretiyle gerek OECD ülkeleri gerek diğer ülkeler ile birlikte çalışmalara başlamışlardır. Ekim 1998 tarihinde OECD ülkeleri Bakanları düzeyinde yapılan Ottowa Konferansında bir takım tedbir ve ilkeler belirlenmiştir. Ottowa Konferansında yapılan görüşmeler sonucunda, KDV’nin tüketimin yapıldığı yerde tahakkuk ettirileceği, Gümrük Vergileri ve KDV açısından dijital ürünlerin fiziki mal olarak kabul edilmeyeceği, (Dijital ürünlerin hizmet olarak kabulü gümrük vergisinin uygulanamayacağı anlamına gelmektedir.)önerilerinde bulunulmuştur. Devletler açısından önem arz eden konular ise, tüketim yerinin bir tanımının bulunmayışı ve e-ticaret üzerindeki KDV’nin tarh ve tahakkuk usul ve esaslarının tam olarak ortaya konulamamasıdır.
Satın alınan bu içeriklere baktığımızda bunlardan pek çoğu Türkiye’de bir vergi mükellefinden de satın alınabilir niteliktedir. Bu durumda genel olarak KDV oranının %18 olduğunu varsayarsak Türkiye’de vergi mükellefi olmaksızın internet üzerinden satış yapan bu dar mükellef kuruluşlar Türkiye’de vergi mükellefi olanlara göre %18’lik bir maliyet avantajı taşımaktadır.
464 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile getirilen bilgi verme zorunluluğu kayıt dışı dijital içerik ve hizmet satışlarının kayıt altına alınmasını amaçlamaktadır.
Ancak mevcut KDV Kanunu’na göre bu dijital içerik ve hizmet satışlarından KDV tahsili teorik olarak mümkün olsa da pratik olarak imkânsızdır. Bu sebeple mevzuatta bu yönde değişiklik yapılması gerekir.